Bugün her ne kadar bazı markalar sektörlerde tekelleşmiş olsa da bu hegomanyayı kırmanın bazı yolları var. Elbette bunları yapmak için markanızın lideri olarak biraz inatçı, biraz sabırlı olmanız gerekebilir.
Küçük markalar aslında pazarlarda pek görünmüyor olmasa da büyük markalar küçük markaların etkinliklerini kırmak için birçok çalışma yapıyor bile.
Bu konu biraz daha kişisel olacak. Eğer bir markaya liderlik ediyorsanız o marka ile özdeşmeşmeniz gerekir. Buradaki özdeşlik marka ile daha kişisel düşünmek olacak. Aslında çoğu çalışana bu duyguyu hissettirebilirse işverenler işler daha güzel işleyebilir. Marka ile özdeşleşmek insanlara aitlik hissiyatını verecektir. Bu da yeni bir heyecan, hırs katabilir.
Eğer bir işin heyecanı yok olmaya başladıysa o iş monotonlaşmaya başlamış demektir. İşleriniz zaman zaman sıkıcı da olmaya başlasa markanıza her zaman heyecan katmayı biliyor olmanız gerekebilir. Bu kattığınız heyecan markanıza diğer büyük markalarla rekabet edebilecek gücü de verecektir.
Tutku her insanı zaman zaman ileriye atan bir güçtür. Eğer heyecanınız varsa ve bir işte tutkulu kalmayı başarabiliyorsanız büyük markalara kafa tutmanız için hiçbir neden yok. Tutku bir bağlılıktır. Kişiyi markaya bağlayan bir kamçıdır. Tutkunuzu hiç yitirmeyin.
Eğer büyük bir pazarda büyük oynamak istiyorsanız rakiplerinizin büyüklüğünü de göz önünde bulundurmanız gerekir. Eğer zamanı geldiğinde yenilikleri hayata koyamıyorsanız markanızın piyasaya tutunması çok daha zor olacaktır.
Markalar genelde daha büyük düşündüğü için küçük pazarlarda etkili olamayabiliyor. Bu yüzden küçük markaların küçük pazarlardan başlayan liderlik serüveni büyük pazarlara sıçrayabilir. Ufaktan başlamak markanıza daha gerçekçi bir hava verecektir.
Yapılacak işte ilk önce heyecan duymak gerekmektedir. Yapılan işte heyecan duyulmuyorsa o işten pek netice alınamaz. Elemanların motivasyonu sağlayıp heyecan duymaya cezbedilmelidir. Büyük markalarla rekabet etmek zor ama bu engel iyi motivasyon sağlanarak başarılı olunabilir.